
Birgül Bozkaya
Haberdiyarbakir.Org// Columnist
İletişim haberdiyarbakir.org@gmail.com
Mutlu anlarınızı doya doya yaşamanıza engel olan kaygılarınız mı var? Bu sizin mutlu eden durumlardan kaçınmanıza mı neden oluyor? Cevabınız evet ise şimdi öğrenecekleriniz bakış açınızı değiştirebilir:) Her duygu gibi bu duygunun da bir adı olduğunu söylesem. Belki adını öğrenince durumu daha sağlıklı değerlendirebiliriz. Ne kadar iyi tanırsak yönetebilmemiz o kadar kolaylaşır...
ÇEROFOBİ Çerofobi, psikolojik bir durum olup, kişinin mutluluktan veya mutlu olmaktan duyduğu aşırı korku veya endişeyi ifade eder. Bu korku, bireyin hayatını olumsuz yönde etkileyebilir. Örneğin, çerofobiye sahip bir kişi, potansiyel mutluluk kaynaklarından kaçınabilir veya kendini mutlu hissettiğinde endişe ve kaygı yaşayabilir. Bu fobi aynı zamanda kişide panik ataklara da neden olabilir: Terleme, bulantı, göğüs ağrıları, nefes almada zorluk, baygınlık veya baş dönmesi hissi, yarışan kalp atışı...Bu durum, kişinin yaşam kalitesini düşürebilir, sosyal ilişkilerinde sorunlara neden olabilir ve genel mutluluk düzeyini etkileyebilir.
Çerofobi’nin kökenleri genellikle bireyin yaşam deneyimleri, çocukluk travmaları, aile geçmişi ve diğer psikososyal etkenlerle ilişkilendirilir. Bu kökenler genellikle çocukluk döneminde yaşanan olumsuz deneyimlerden kaynaklanabilir. çoğu zaman geçmiş deneyimlerle şekillenen, sevinçli anların ardından acı veya kayıpların gelmesiyle ortaya çıkan, potansiyel kalp kırıklıklarına karşı koruyucu bir içgüdüye yol açan, derinlere işlemiş inançlardan kaynaklanabilir. Örneğin, aşırı baskıcı bir ebeveyn veya aile içi çatışmalar, çocukta mutluluk duygusuna karşı olumsuz bir algı oluşturabilir. Ayrıca, toplumsal normlar, kültürel beklentiler ve kişisel deneyimler de çerofobi gelişiminde rol oynayabilir.
Çerofobi belirtileri genellikle kişinin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler. Bu belirtiler arasında yoğun endişe ve korku hissi, sürekli olumsuz düşünceler ve obsesif kaygılar, depresyon ve umutsuzluk, izolasyon ve sosyal çekilme yer alabilir. Kişi mutlu olduğunda bile, endişe ve korku duygularıyla boğuşabilir. Kişinin ilişkilerinde olumsuz etkilere yol açabilir. Bireylerin hayatını belli seviyede etkileyebilecek bir durum ve belli bir noktada da depresyonla ilişkisi olduğu düşünülebilir. Çerofobideki asıl nokta, bireyin aslında o mutluluk anından değil mutluluk anının sonrasında yaşayacağı mutsuzluk inancından kaynaklanmaktadır. Örneğin, çok güldük başımıza kesin kötü bir şey gelecek düşüncesi bunu destekleyebilir. Diğer yandan, çok neşeli olmak istemem çünkü neşe çoğunlukla üzüntüyle sonuçlanır. Felaketler genellikle talihli durumlardan hemen sonra gelir. Çok fazla neşenin olumsuz sonuçları vardır gibi düşünceler de çerofobiyi besler.
Mutlu olmayı istemeyebilir insan çünkü daha önce yaşamış olduğu deneyimler o kişide olumsuz izlenimler bırakmıştır ve bundan sonra yaşayacakları için de şimdiden önlem almak istiyordur kendince. Bazen çocukluk döneminde yaşanılan travmalar, bazen iyi ilişkilerinin sonunda yaşanılan hayal kırıklıkları, bazen de yaşanılan çevre tarafında maruz kalınan tutum ve davranışlar çerofobinin sebepleri olabilir. Bu yüzden, mutlu olma ihtimali olan ya da keyifli hissedeceği durumlardan bilerek ve isteyerek uzak duruyordur kişi. Çerofobi yaşayan kişiler, çoğu kişinin yapmaktan keyif aldığı aktiviteleri yapmaktan ve diğer insanların mutlu olarak yaptıkları etkinliklerden, davranışlardan ya da söylemlerden kaçınırlar ve bunlardan çekinirler.
Bazen kişilerin yaşadıkları bazı olaylar o kadar hayal gibi gelir ki onlara sanki bu kadarı gerçek olamaz, bu kadar mutlu olamazlarmış gibi hissedebilirler. Çünkü gerçek olamayacak kadar iyidir o yaşadıkları durum. Bu yüzden de korku hissederler, yaşadıkları durumdan dolayı mutlu olmaktan korkarlar. Çünkü daha önce deneyimlemiş oldukları benzer olaylarda negatif durumlar ortaya çıkmıştır ve şu an yaşadıkları mutluluk da kaybolup gidecektir. Bu sebeple sevinmek için ya çok erkendir ya da zaten kaybolup gidecek bir mutluluk için beklentiye girmenin bir anlamı yoktur. Çerofobi yaşayan kişiler, bu ve buna benzer duygular yaşarlar ve hemen hemen her durumda bu duygularla karşı karşıya gelirler. Ancak, çerofobi yaşayan kişiler sürekli mutsuz halde değildirler. Sadece iyi hissedecekleri bir durum ya da mutlu olma ihtimalleri olan durumlar söz konusu olduğunda endişelenirler ve kaçarlar. Fakat önemli olan nokta şu ki daha önce kişiler negatif durumlara maruz kalmış olabilirler ya da olumsuz olaylar yaşamış olabilirler. Bu demek değildir ki hayatın geri kalanında da benzer ya da aynı durumlar yaşanacak. Kişi bunun farkına varmalı ve ileri boyuttaysa eğer çerofobi, terapi almaktan çekinmemelidir.
Çerofobi tedavisi genellikle bireysel terapi, bilişsel davranışçı terapi (BDT), ilaçlar ve diğer terapötik yaklaşımlarla yapılır. Terapi seansları, kişinin çerofobiye ilişkin düşünce ve duygularını anlamasına ve bu konuda daha sağlıklı bir perspektif geliştirmesine yardımcı olabilir. Fobiler sıklıkla deneyimler ve gözlemlerin birleşimiyle gelişen öğrenilmiş davranışlar olarak anlaşılabilir . Çevremizde gezinirken, özellikle korku ve kaygı söz konusu olduğunda, çevremizdekilerin tepkilerine karşı son derece duyarlıyız. Bir ebeveynin veya bakıcının bir duruma korkuyla tepki verdiğine tanık olursak, o belirli durumla ilgili bir tehlike çağrışımı yaratma olasılığımız yüksektir ( ilişkisel öğrenme olarak bilinir ). Olumlu bir not olarak, bu aynı zamanda insanların bilişsel davranışçı terapinin (BDT) temel unsurlarından biri olan bilişsel yeniden yapılandırma olarak bilinen bir süreç yoluyla fobik tepkileri unutabilecekleri anlamına gelir . Bilişsel davranışçı terapi gibi terapötik teknikler sayesinde bireyler , korkularına katkıda bulunan olumsuz düşünce kalıplarını sorgulamayı ve yeniden çerçevelemeyi öğrenebilir , bu da neşe ile daha sağlıklı bir ilişki kurmalarına yardımcı olabilir.
Ayrıca danışmanlık, geçmiş travmaları işleme ve danışanların beklenen kayıp veya hayal kırıklığının ağırlığı olmadan olumlu deneyimleri benimsemelerini sağlayan başa çıkma stratejileri geliştirme fırsatları sunar. Terapi , öz şefkat ve dayanıklılığı teşvik ederek , bireyleri mutlulukla daha tatmin edici ve daha az korku dolu bir ilişkiye yönlendirebilir ve sonuçta kaçınma ve kendini sabote etme döngüsünü kırabilir. Bunu başarabilirsin...Mutluluğu doya doya yaşamanıza katkı sağlaması temennisiyle, esen kalın...
Yorum Yazın