Özlem Kaya
Haberdiyarbakir.Org// Columnist
İletişim haberdiyarbakir.org@msn.com
Merhabalar değerli okuyucularımız, 03.11.2009 da Bölge Haber Gazetesi’nde geçmişten bir yazımı paylaşmak istedim sizlerle. Evet’ Saraylar planla yapılır, nakışlar örnekle örülür. Senin hayat sarayının planını kim çizmekte, hangi ölçüyü örnek almaktasın? Gökyüzünde bölük bölük uçan turnalara bir tanesi kılavuzluk eder. Senin kılavuzun kim, yol göstericin hayatının neresinde? Anlayışlar sayılamayacak kadar çok, hesaba gelmeyecek kadar karma karışıktırlar. Senin hayat anlayışın nedir? Benimsediğin felsefe, seni yaşatan idolün kimdir? Yönümüzün meçhulleştiği, yollarımızı karıştırdığımız yerlerde pusulayla yönümüzü tayin eder, hedefimizi buluruz. Sen yönünü ne ile tespit etmekte, hedefini ne ile bulmaktasın arkadaş? Bir çocuğun, yahut bir delinin eline otomatik silah ve, yanına da bir düzine mermi dolu şarjör bırak ve geriye çekilip seyredin, netice nasıl olur?
Akıbeti kestirmek için keramete ihtiyaç yoktur. Konu mankenimiz delinin her ateş ettiğinde nice canlar yakıp, hayatlar söndürdüğünün ne sorumluluğunun farkında nede müeyyidessizliğinin. Caza-i müeyyidesinin farkında olmayan deli’ önüne geleni kurşunlayacak ve rastladığı hedefi yıkacaktır. Böyle yapmaması için bir sebep yoktur. Çünkü eline silah verilen bir delidir. Deli olunca ondan hareketinin neticesini, faaliyetinin akıbetini soramazsınız. Çünkü o, böyle bir sualin kendisine sorulacağını, cinayetlerinin mesuliyetlerini algılayacak hesap verecek halde değildir…
Düşünce ve toplumsal konularda aklını, mantığını iptal edip, kendi gibi düşünmeyen insanlara yaylım ateşi açıp, en ağır hükümlerle yargılamak isteyen herkes biraz deli midir? Yoksa tetiği çektirenler mi asıl delidir? Siyasi ideolojileri yüzünden takıntıları olan insanları görüyoruz. Bunlarda tıpkı bir çocuk gibi, hatta bir deli gibi aldıkları ve verdikleri sözlerin akıbetini düşünemez, yaptıkları eylem ve yakıştırmaların mesuliyetlerini idrak edemez hale gelmişlerdir. Öyle bir davanın içine girmişler ki sağcısı solcusu derken, kızgınlık ve tevvehhür içinde birbirlerine hücum etmekteler. Oysa ılık barış rüzgarlarının devam etmesine katkı sunmak, barışçıl olmaya, aklın yolunu savunmaya katkı sunmaktır.Acaba taarruzlardan kurtulmak tek çarelerimi? Belki de onlar gibi düşünmek, onlar ne derlerse (mahz-i hakikat, ayn-ı isabet) demektiri kabullenmektir. Bunu demediğiniz, aynı telden çalmadığınız taktirde her türlü duruma hedefsiniz. Hakkınızda neler söylenmez, neler ileri sürülmez! Gafillik, cahillik, hainlik, satılmışlık…Ben bu tipleri ister yöneten ister gelip yönetmek isteyenler olsun, akıl ve mantıklarını muayyen zamanlar için iptal edip, sadece hisleriyle yaşayan insanlar olarak mütalaa etmekteyim. Acaba yanılıyor muyum? Öfkeyle akıl, his ile mantık bir arada yaşayamaz.Öfke gelince aklımız nasıl çıkıp giderse, his gelince de mantık öylece çıkıp gider.
Kim olursa olsun, kime karşı olursa olsun, fikrin ve siyasi mevzularda hissilikten kaçınıp! Aklı mantığı ve barışı rehber edinmeyi, sorumsuzca tutumları bırakmayı, barış ve kardeşliği yeniden kavramış sanatta, edebiyatta, teknolojide yönünü bulmuş ileri Demokratik bir TÜRKİYE için el ele vermiş, emin adımlarla kardeşçe ve özgürce yetmiş iki buçuk milletiyle milyonlarca insanı bir arada düşünün tek BAYRAK altında…Barışı düşünün birleşmeyi düşünün mutlu ve umut dolu yarınları düşünün…
Yorum Yazın