Devran Yiğit Sinanoğlu
Haberdiyarbakir.Org // Columnist
İletişim haberdiyarbakir.org@gmail.com
Zamanın tarihlerde ahenk bulduğu, sincapların yere inmeden bir ağaçtan başka bir ağaca atladığı geniş ve gür ormanlara sahip, her çeşit hayvanatın ve nebatatın yaşadığı kutsi bir toprak…Etrafında bağların olduğu, laleleri cihanı alemi mest ettiği, kan kırmızı karpuzlarının dilden dile destan olduğu kadim bir toprak…Dicle nehrinin, etrafında döne döne onu koruduğu… Bir nehrin gerdanlığını andıran, Mezopotamya’nın incisi, cennetten bir köşe… Hevsel bahçelerinin üstündeki mukaddes toprak…Hamravat suyunun nice sultana, padişaha, mire, beye, ağaya… nice hastaya, yaşlıya, gence, çocuğa, kadına şifa olduğu aziz su…Halep’ten yola çıkan Sultan Süleyman yolda sıtmaya yakalanıp, tedavi için memleketiyle aynı kaderi paylaşan bağrı yanık, gözünden Hamravat suyu akan, Karacadağ’da konaklar. Havası ve suyu Sultana iyi gelir. Bu aziz topraklarda şifa bulan Kanuni Sultan Süleyman “Alem içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” sözünü söylediği sultanlara şifa olan şehir…Dicle’nin gelinliğini etrafına yaydığı, bu şehrin insanı gibi sesiz, mütevazı, kimseyi rahatsız etmeden masum akıp gittiği asil bir nehir…
Etrafını kaderi gibi siyah bazal taşlarla ören şehir… derd-u gamını, keyif-u seyranını… surlarıyla dertleşen kent…Dicle’nin gözpınarlarından aktığı, Hevsel bahçelerinin topraklarından filizlendiği, Kırklar Dağının gözünü ayırmadığı memleket…Ahmet Arif’i, Sezai Karakoç’u, Ali Emiri’yi, Celal Güzelses’i, Cahit Sıtkı’yı, Süleyman Nazif’i, Ziya Gökalp’ı… ve daha nice edebiyatçıyı, sanatçıyı, yazarı, şairi yetiştiren büyüten ve besleyen hamurlarını kültür, sanat ve edebiyatla yoğuran, edebi kültürün şehri…Yiğitliğin harman olduğu ve yiğitlerinin parmakla gösterildiği mert insanların diyarı…
Birçok devlete ev sahipliği yapan, Akkoyunlara başkentlik eden, nice kavimleri, toplumları besleyen, doyuran surlarıyla halkını koruyan zalime aman vermeyen, zulme dur diyen kadim şehir…Bizans’ın hüküm sürdüğü devirde Konstantin olarak bilinen vilayet…Dört kapısı olan tek şehir… Dağ kapı (Harput kapısı) Urfa kapı (Rum ve Halep kapısı), Mardin kapı ( Tell kapısı) Yeni kapı (Dicle kapısı) bu kapılar güneşin doğuşuyla açılıp, batışıyla da kapanan şehir. Sultan Alparslan’ın elini surlarına sürüp, göğsünü sıvazladığı sultanların hülyasını süsleyen diyar…
Moğolların yıkmak için uğraştığı fakat muvaffak olmadıkları ulu kent…Dünyanın en yüksek kalesi olan sur şehri…Tek başına yazıtlar müzesi olan kent…Nehirlerin, derelerin iki yakasını bir araya getiren kolyeler gibi köprüler… Dünyadaki taş köprüler içinde kemeri en geniş olan Malabadi köprüsünü içine alan vilayet… Asıl adı Semanoğlu köşkü olan Gazi Köşkü… Birinci cihan harbinde Mustafa Kemal’in kolordu komutanı iken karargah olarak kullandığı köşke, ev sahipliği yapan stratejik konumundan dolayı savaşların kazanıldığı şehir…“Ben dünyanın dört bir bucağında Arap, Acem, Hint, Türk memleketlerinde birçok şehirler ve kaleler gördüm. Fakat yeryüzünde hiçbir ülkede bu şehrin kalesine benzer ne bir kale gördüm ne de başka bir yerde bunun gibi bir kale göreni duydum.” diyen Nasır-ı Hüsrev’in anlattığı inci tanesi şehir…
Bin beş yüzlü yılların başında Portekizli seyyah Tenreioro bu kadim şehre gelmiş ve bu memleket için “Bu yörelerde her türlü meyve ağacının yetiştiği geniş bahçeler bulunuyor. Yiyeceğin pek bol olduğu bu verimli bölgede buğday, arpa, et ve meyvenin başta gelen ürünler olduğunu kısrak ve at yetiştirildiğini” seyahatnamesinde anlattığı, seyyahların göz bebeği olan şehir…Bin yedi yüzlü yıllarda bu topraklara gelen Fransız gezgin ve hekim Paul Lucas bu diyar için “Bugüne kadar gördüğüm şehirlerin en düzeni ve en iyi durumda olanıdır.” dediği dünya seyyahlarının kıymetlisi olan şehir…
Evliya Çelebi seyahatnamesinde bu şehrin çok temiz olduğundan bahsederken bunun nedenini ise şehrin çer çöpünün doğruca hamamlardaki külhanlara götürülüp, yakacak olarak kullanıldığını belirtir. Evliya Çelebi yine bu diyar için kadınının iffet ve örtünme biçimine değinerek, şehrin kültür ve yapısını şöyle ifade eder. “Bu vilayette nice yüz fasih beliğ şairler vardır ki, her biri Fuzuli ve Ruhi misalidir. Halkının kibarı kürk giyer.” Yine Evliya Çelebi seyahatnamesinde şehrin coğrafi konumuna şöyle değinir. “ Bu şehrin kalesi, Dicle kenarında asumana ser çekmiş kız (fis) kayası denilen bir yalçın kaya üzerindedir. Kara taştan yapılmış olduğu için buraya kara Amid derler. Bu kaleyi bir kız melike yaptırmıştır. Kayanın içinde ve kalenin altında mağaralar vardır.” dediği tarihi gizemini koruyan kent… Çayda çıra eğlencesinin yapıldığı memleket… “Rum ve Acem’de nazırı olmayan Amid’in bağ ve bostanları şat (Dicle) kenarındadır. Halkının hemen hepsinin bir bağ ve bostanı vardır. Bostanlara kavun, karpuz, çeşitli sebzeler ve çiçekler ekerler. Halk gecelerini türlü eğlencelerle geçirir. Her gece Dicle kıyılarını fanuslarla, kandillerle, meşalelerle donatırlar. Maharetle süsledikleri yağ kandillerini ve balmumu ile hazırlanmış meşaleleri suya bırakır, bir taraftan bir tarafa akışını seyrederler.” Anlatılan eğence diyarı, keyfin memleketi…
Dünyada ilk robotun icat edildiği ilmin şehri…Dünyada en çok evliyanın bulunduğu memleket… Mekke ve Medine’den sonra en çok sahabeyi misafir eden ulvi diyar… İslam aleminin beşinci haremi şerifi, mukaddes şehir…Uluların, sahabelerin şehri, evliya diyarı. Alimlerin, ariflerin, salihlerin memleketi. Seyyahların gözdesi. Sultanların göz bebeği. Medeniyetin beşiği, tarihin tanığı, müze şehri, kitabeler arşivi, toplumların ışığı. Kıtaların gözü üstünde olan şehir…Sünniler, Aleviler, Ermeniler, Şemsiler, Süryaniler ve Ezidilerin birlikte insanca, dostça, kardeşçe… muhabbetle, feyizle, keyifle… yaşadığı farklılıkları ötekileştirmeden, zenginlik olarak gören ve surlarıyla halkının tamamını kucaklayan kardeş şehir…Hz. Yunus’u yedi yıl misafir eden ve Yunus peygamberin de dua ettiği aziz şehir…Ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı bilinmeyen bu şehrin kalesinin ve surlarının Yunus peygamberin emriyle, o dönemde şehre hüküm süren bir kadın hükümdar tarafından yapıldığı da Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde anlattığı, farklı dinler için aziz olan diyar… Diyarbakır Anlatmakla bitmeyen, kelimelerin kifayetsiz kaldığı kent… Yurttaşlarını bedeniyle kucaklayan, içinde kadim bir halkı yaşatan şehir… Diyarbakır.
Yorum Yazın